Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 4. Olağan Büyük Kongresi'nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan merakla beklenen konuşmasına şiirle başladı.
SALONDA DUYGU SELİ
Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Erdoğan, partililer tarafından uzun süre ayakta alkışlandı. Erdoğan konuşmasına Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" adlı şiiriyle başladı. Şiirin son kısmını okuyan Erdoğan, salondaki birçok partiliyi ağlattı.
İşte o şiir:
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir toz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
"Rabbime bize bu coşkuyu, heyecanı yaşattığı, direnmeyi, sebatı öğrettiği için hamdediyorum, halka ve Hakk'a hizmet aşkını veren Allah'a hamdediyorum. Hepsinden öte bize böyle bir muhabbet bahşettiği, böyle yol arkadaşları nasip ettiği, şu büyük salonun içinde ve dışındaki tüm kardeşlerime yol yürümeyi mukadder kıldığı için Rabbime sonsuz hamdediyorum.
"BU SALONDAN DÜNYAYA UMUT VERİYORSUNUZ"
Bu salonda Türkiye var. Dışında Türkiye var. 7 bölgesi, 81 vilayeti, tüm renkleriyle bu salonda 75 milyon var, Ortadoğu var, Balkanalr var, Kuzey Afrika var, Kafkasya var, Avrupa, Asya, Afrika var. Sizin coşkunuz, engin yüreğiniz, bugün buradan tüm dünyaya umut veriyor. Bu salondan Türkiye'yi selamlıyorum"
NEŞET ERTAŞ JESTİ
Erdoğan, konuşmasının arasına geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz ve kendisinin de cenazesine katıldığı büyük ozan Neşet Ertaş'ın meşhur, konserde ceketini çıkarmak için izleyicilerden izin istemesini hatırlatır biçimde "Müsaade ederseniz ceketimi çıkarabiir miyim?" dedi, salonda alkış tufanı koptu.
"KADIN KOLLARIMIZI HASSATEN SELAMLIYORUM"
"14 Ağustos 2001'den bu yana görev almış tüm gönüldaşlarımı selamlıyorum. Bu teşkilat her türlü övgüyü hak ediyor. Kadın kollarımızı hassaten selamlıyorum. Onlar yaz kış gece gündüz demeden fakiri fukarayı, garibi gurabayı arayıp buldular, onların dertleriyle hemhal oldular.
Gençler; sizleri umutmak mümkün mü? Bu teşkilatın alnı ak, bahtı ak, yüreği ak gençleri; bir kez daha sizleri gönülden selamlıyorum"
Erdoğan, ardından da asker ve polisleri selamladı, şehitlere rahmet diledi ve şehit anne babalarına, Atatürk'ün sözlerini hatırlatırcasına "Onlar sizin evlatlarınızdı, artık bizim evlatlarımız" dedi. Erdoğan, "Onların yüzü suyu hürmetine vatan için millet için çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
"ALLAH'TAN BAŞKA SULTAN YOKTUR"
"Bundan yaklaşık 11 yıl önce 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarken uzun soluklu bir mücadelenin içine girdiğimizi biliyorduk. AK Parti'nin mücadelesi bir adalet, medeniyet, kalkınma projesidir. bundan 950 yıl önce 26 Ağsutos 1071'de Sulatan Aplarslan, Malazgirt ovasında, şöyle seslenmişti:
Ey kumanadanlarım, ey askerlerim, bütün Müslümanlar'ın minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşır ya şehit olur cennete girerim.
İşte atımın kuyruğunu bağladım, bir mefer gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlığa dair alamet yok. Şehit olursam üzerimdeki beyaz elbise kefenim olsun. Benimle birlikte savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz. Yarabbi sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin için harbe giriyorum. Allah'tan başka sultan yoktur. Emir ve kader O'nun elindedir.
İşte bu inanmışlık, adanmışık ve tevazuyla savaşa giren Alparslan, yüzelrce yıllık bir sevgi medeniyetinin kapılarını araladı. O medeniyet; Osman Gazi'de bir filize, fidana, büyük bir çınara dönüştü. Bu büyük çınarın Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet devletleri hep bu çınarın gölgesinde hep geleceğe yürüdü.
Bu çınarın gölgesinde ayrımcılık, zulüm, baskı, kan dökme yoktur; Süleymaniye vardır, Selimie vardır, Mostar vardır. İşte biz AK Parti olarak bu çınarın kollarından biriyiz"( ajanslar)
SALONDA DUYGU SELİ
Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Erdoğan, partililer tarafından uzun süre ayakta alkışlandı. Erdoğan konuşmasına Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" adlı şiiriyle başladı. Şiirin son kısmını okuyan Erdoğan, salondaki birçok partiliyi ağlattı.
İşte o şiir:
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir toz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
"Rabbime bize bu coşkuyu, heyecanı yaşattığı, direnmeyi, sebatı öğrettiği için hamdediyorum, halka ve Hakk'a hizmet aşkını veren Allah'a hamdediyorum. Hepsinden öte bize böyle bir muhabbet bahşettiği, böyle yol arkadaşları nasip ettiği, şu büyük salonun içinde ve dışındaki tüm kardeşlerime yol yürümeyi mukadder kıldığı için Rabbime sonsuz hamdediyorum.
"BU SALONDAN DÜNYAYA UMUT VERİYORSUNUZ"
Bu salonda Türkiye var. Dışında Türkiye var. 7 bölgesi, 81 vilayeti, tüm renkleriyle bu salonda 75 milyon var, Ortadoğu var, Balkanalr var, Kuzey Afrika var, Kafkasya var, Avrupa, Asya, Afrika var. Sizin coşkunuz, engin yüreğiniz, bugün buradan tüm dünyaya umut veriyor. Bu salondan Türkiye'yi selamlıyorum"
NEŞET ERTAŞ JESTİ
Erdoğan, konuşmasının arasına geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz ve kendisinin de cenazesine katıldığı büyük ozan Neşet Ertaş'ın meşhur, konserde ceketini çıkarmak için izleyicilerden izin istemesini hatırlatır biçimde "Müsaade ederseniz ceketimi çıkarabiir miyim?" dedi, salonda alkış tufanı koptu.
"KADIN KOLLARIMIZI HASSATEN SELAMLIYORUM"
"14 Ağustos 2001'den bu yana görev almış tüm gönüldaşlarımı selamlıyorum. Bu teşkilat her türlü övgüyü hak ediyor. Kadın kollarımızı hassaten selamlıyorum. Onlar yaz kış gece gündüz demeden fakiri fukarayı, garibi gurabayı arayıp buldular, onların dertleriyle hemhal oldular.
Gençler; sizleri umutmak mümkün mü? Bu teşkilatın alnı ak, bahtı ak, yüreği ak gençleri; bir kez daha sizleri gönülden selamlıyorum"
Erdoğan, ardından da asker ve polisleri selamladı, şehitlere rahmet diledi ve şehit anne babalarına, Atatürk'ün sözlerini hatırlatırcasına "Onlar sizin evlatlarınızdı, artık bizim evlatlarımız" dedi. Erdoğan, "Onların yüzü suyu hürmetine vatan için millet için çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
"ALLAH'TAN BAŞKA SULTAN YOKTUR"
"Bundan yaklaşık 11 yıl önce 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarken uzun soluklu bir mücadelenin içine girdiğimizi biliyorduk. AK Parti'nin mücadelesi bir adalet, medeniyet, kalkınma projesidir. bundan 950 yıl önce 26 Ağsutos 1071'de Sulatan Aplarslan, Malazgirt ovasında, şöyle seslenmişti:
Ey kumanadanlarım, ey askerlerim, bütün Müslümanlar'ın minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşır ya şehit olur cennete girerim.
İşte atımın kuyruğunu bağladım, bir mefer gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlığa dair alamet yok. Şehit olursam üzerimdeki beyaz elbise kefenim olsun. Benimle birlikte savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz. Yarabbi sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin için harbe giriyorum. Allah'tan başka sultan yoktur. Emir ve kader O'nun elindedir.
İşte bu inanmışlık, adanmışık ve tevazuyla savaşa giren Alparslan, yüzelrce yıllık bir sevgi medeniyetinin kapılarını araladı. O medeniyet; Osman Gazi'de bir filize, fidana, büyük bir çınara dönüştü. Bu büyük çınarın Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet devletleri hep bu çınarın gölgesinde hep geleceğe yürüdü.
Bu çınarın gölgesinde ayrımcılık, zulüm, baskı, kan dökme yoktur; Süleymaniye vardır, Selimie vardır, Mostar vardır. İşte biz AK Parti olarak bu çınarın kollarından biriyiz"( ajanslar)